Türk Devleti ve Daiş işbirliği

Türk Devleti ve Daiş işbirliği


Son yıllarda Kürdistan gerilalarına karşı yürütülen savaşta, yasaklı silahlarda dahil birçok silahın ve tekniğin kullanılmasına karşı sonuç alamayan ve artık eskisi gibi savaşta yer almak istemeyen, intihar eden, kendini yaralayan askerlerin sayıca yeterli olmamasından dolayı askeri operasyonlarda zorlanan Türk Devleti Daiş çetelerini kullanmaya başlamıştır. 2024 yılında Kuzey ve Doğu Suriye İhlalleri Belgelendirme Merkezi’nin yayınladığı raporda belirtildiği üzere Türkiye’nin para karşılığında 300’den fazla paramiliter grup üyesini Suriye Federe Kurdistan Bölgesi’ne geçirdiği belirtildi. Raporda, bu grupların Suriye topraklarındaki askeri kamplarda eğitilip, silahlandırarak Federe Kurdistan’a gönderildiği ifade edildi. Söz konusu kişilerin Duhok’un Berwarî Bala bölgesindeki Türk askeri üslerine yerleştirildiği kaydedildi. Bu rapordan anlaşılacağı üzere Türk devleti her ne kadar çetelerle olan bağlantısını inkar etse de birebir işbirliği halinde olup, çeteleri çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Türk Devleti’nin Daişle olan ortaklığı sadece Güney Kürdistan ile sınırlı kalmayıp Rojava devrimindeki süreçlerde ve bazı olaylarda kendini göstermiştir.


Türk Devletinin Amediye/Güney Kürdistan’a gönderdiği çeteler
Kobane


Tüm dünya ve insanlığın başına bela olan Daiş/İşid (ırak ve şam islam devleti) çeteleri 13 Eylül 2014 tarihinde işgalci türk devletinin desteği ile 19 Temmuz devriminin beşiği olan Kobane’ye saldırdı. Amaç Rojava Devrimi’ni yok etmek olurken, yüzlerce kadın, çocuk ve sivil halk vahşice katledildi. Türk devletinin işbirliği ile gerçekleşen bu saldırının önüne geçmek için başta YPG/YPJ savaşçıları, sivil halk, Kürdistan halkları ve enternasyonalist devrimciler tarafından büyük bir direniş sergilendi ve dönemin başbakanı ve şuanki cumhurbaşkanı ‘Kobane düştü, düşüyor’ sözü ile 27 Ocak 2015 tarihinde Kobane’de Daiş çeteleri ile birlikte Türk devleti de yenilgiye uğradı. Kobane zaferinin ardından Rojava topraklarının tümünde hakimiyet kuran Daiş çetelerine karşı başlatılan askeri hamlelerde YPJ’nin savaşçı ruhu, halkları korumaya olan inancı ve cesaretleriyle tüm dünya kadınları için örnek teşkil ederek, ilham kaynağı haline geldi. 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal Ezidi halkına yapılan katliamla, binlerce Ezidi kadın ve çocuk Daiş çeteleri tarafından esir alındı, sivil halk katledildi. YPJ savaşçıları Kobane’de olduğu gibi Şengal halkına karşı yapılan katliamda da sessiz kalmayarak, en ön saflarda mücadele edip Şengal halkına umut ışığı oldu. Rojavanın birçok şehrinde hakimiyet kuran Daiş çetelerine karşı askeri operasyonlar başlatıldı. Daiş çetelerinin hilafetin başkenti olarak nitelendirdiği Rakka şehri de olmak üzere Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye toprakları daiş çetelerinden temizlendi.


Daişe karşı oluşturulan 87 ülkenin içerisinde yer alan türk devleti, Rojava Devrimi yokedebilmek amacıyla Daişle işbirliği yapıp ve hatta lojistik, silah, sağlık ve daha birçok konuda çetelerle verdiği destek ile Rojava’da işgal saldırıları gerçekleştirdi. Efrin, Serekani ve Grespi şehirlerinde paralı çeteler yoluyla işgal saldırıları başlatıldı, kimyasal silahlar kulanıldı, sivik halk başta olmak üzere kadınlar ve çocuklar hedef alınarak katliam gerçekleştirildi. İşgal saldırılarına karşı YPJ savaşçıları büyük bir direniş sergelerken, şehit düşen savaşçıların cenazelerine karşı insanlık dışı uygulamalar sergilendi.


Ş.Barin Kobane
Osmanlı imparatorluğu toprakları


Bu ve benzeri birçok olayda görüldüğü üzere işgalci türk devleti neo osmanlıcılık (Türkiye’nin Osmanlı impartorluğu’nun coğrafi, dini, kültürel ve politik mirasını sahiplenmesi gerektiğini savunan siyasi fikir) anlayışı ile Osmanlı’dan kalan toprakları yeniden ele geçirme hayali çerçevesinde öncelikle Suriye/Rojava’da ki saldırıları ve bugün Güney Kürdistana (Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi) konuşlandırdığı güçle bu hayali gerçekleştirmek istemektedir. Yıllardır Türkiye’nin beka sorununun temelini Kürt Halkını yoketmede gören ve bu temeller üzerinden yapılan katliam, soykırım ve diğer uygulamalar bu zihniyetin bir sonucudur.



Türk devleti Rojava devriminin kazanımları ve daişin yenilgisini içten içe kabullenmeyip çoğu zaman kendi çıkarları uğruna daiş çetelerini kullanmaya devam etti. 20 Temmuz 2015 tarihinde Urfa’nın Suruç ilçesinde değişik illerden gelen 300 genç, konakladığı Suruç belediyesine ait Amara Kültür Merkezinin bahçesinde Kobani’ye geçmeden önce bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasının devam ettiği sırada intihar saldırısı gerçekleşti. 34 kişi yaşamını yitirdi, 100’den fazla insan yaralandı.

Urfa/Suruç katliamı 2015
Ankara Garı katliamı 2015




Aynı yıl 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı kavşağı Emek, Barış, Demokrasi Mitinginde yapılan bombalı saldırıda 109 kişi yaşamını yitirirken, 500 kişi yaralandı.



20 Ocak 2022 saat 19’da DAİŞ çeteleri, 5 bin kadar DAİŞ’linin tutuklu bulunduğu Hesekê’deki Sinaa Cezaevi’ne yönelik bir saldırı gerçekleştirdi. Elde edilen belgelere ve çetelerin itiraflarına göre, saldırıya DAİŞ’li çetelerin bir kısmı Serêkaniyê ve Girê Sipî gibi işgal altındaki bölgelerden bir kısmı ise Irak tarafından takviye edilmişti. Saldırı Suriye sınırları dışında plan ve koordinasyonu bir şekilde gerçekleşti. Türk devleti işgali altında olan Serêkaniyê ve Girê Sipî’den Hesekê’ye geçen çetelerin Türk devleti denetiminde bölgeye geçtiği de bir kez daha netleşmiş oldu. Ayrıca aynı gün Xiwêran’da çıkan saldırıya karşın başlatılan operasyona destek amacıyla giden Til Temir Askeri Meclisi’ne ait bir araç, işgalci Türk devletinin SİHA’ları tarafından hedef alındı. Bu gelişmelere paralel olarak işgalci Türk devleti, Til Temir çevresine askeri güçlerini yığmaya başladı. Bu ve benzeri birçok saldırıda İşid’in Türkiye de rahat hareket edebildiği, mühimmat elde edebildiği, oturma, çalışma ve oy kullanma hakkı gibi birçok izne sahip olduğu açıkça görülmektedir.

Heseke cezaevi olayı 2022


Rojava devriminin her cephesinde büyük bir azim ve Rojava halklarını daiş zulmünden kurtarabilmek amacıyla YPJ savaşçıları 2013 – 2024 yılları arasında 869 şehit verip, daiş vahşetini durdurabilen tek güç olmasına rağmen, bugün işgalci türk devletinin saldırılarına maruz kalmaktadır. Dünyadaki tüm kadınların savunulmasında öncü rol üstlenen ve Rojava devriminde, fikri, cesareti, savaş tarzı ile özgürlük yolunda mücadele veren, erkek egemen zihniyet karşısında irade sahibi olan ve her türlü gericiliğe karşı sonuna kadar mücadele eden tüm kadınlar için örnek bir model olmuştur ve bu amaç doğrultusunda öz savunma stratejisi ile Rojava topraklarının savunulmasında öncü rol oynamaktadır. Eşit, özgür ve adil bir dünya için YPJ var olan gücüyle tüm kadınların savunulması temelinde savaşımına devam edecektir.