“Bu saldırılar cevapsız kalmamakla beraber saldırıya başladıkları an onlar için pişmanlık anı olacaktır.”

YPJ sözcüsü Ruksen Muhammet'in Rojava'ya yönelik saldırlara ilişkin açıklaması.
ruksen

“Bu saldırılar cevapsız kalmamakla beraber saldırıya başladıkları an onlar için pişmanlık anı olacaktır.”

Türk Devleti bugün Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik hava saldırılarını tekrarladı. Bu saldırlarda altyapılar, hizmet alanları, hastaneler, fabrikalar ve sivil insanların evleri hedef alındı. Bu saldırılarla soykırım ve yoketme siyasetleri çerçevesinde yapıldı. Bu saldırılarda asıl amaç bölgeyi boşaltıp, halkın ekonomik gücünü zayıflatarak halkı göçe mecbur bırakmak, bin yıllardır gerçekleştiremediği siyaseti bu saldırılarla gerçekleştirmek istemektedir. Kürt Halkı ve bölge halklarının varlığını ortadan kaldırıp tasfiye etmek istemektedir. İlk olarak 12 yıldır büyük bir irade ve direnişle devrimin ilk yıllarından bugüne kadar bölge halkları kendi sistemleri ile devrimi yönetmişlerdir. Bu nedenle Türk Devleti demokrasi, özgürlüğü arayan ve Önder Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle örgütlenen halkı tasfiye etmeyi amaçlamıştır. Türk Devleti bu saldırılarla halkın fikrini, özgürlüğünü, varlığını, kültürünü ve ekonomisini amaçlayarak toplumu toplum olmaktan çıkarmak istemektedir. Bu nedenle Türk Devleti tüm vahşi yöntemlerini halk üzerinde uygulamaktadır. Birkaç gündür yaşanan saldırılarda görüyoruz ki her yere barbarca saldırıp, bombalayarak, halkı yaralayıp şehit ederek, sivil alanları hedef alarak kin ve öfkesini bu şekilde tatmin etmektedir. Bu yüzden bu saldırılar katliam sınırlarına ulaşararak, Erdoğan önderliğinde yeni bir soykırım politikası uygulanmaktadır. Erdoğan Lozan’ın ikinci yüzyılında özgürlüğe bağlı ve tüm insanlığın değerlerini koruyan, kadın öncülüğünde başlayan devrime ve bu devrimde çocuklarını feda eden halkı tasfiye etmeyi amaçlamaktadır.

Herkes şunu iyi bilmelidir ki Türk Devleti ve Erdoğan’ın siyaseti: harap etme, öldürme, savaşı meşrulaştırma, irade yoketme, özgür düşünceyi yok etme siyasetedir. Türk Devleti bu nedenle tüm kirli yöntemleri savaş yoluyla gerçekleştirmek beraber, halkın tüm amaçlarını ve özgür düşüncelerini bu kirli yöntemlerle yok etmek istemektedir. Özellikle Noel Bayramında gerçekleşen bu saldırı Türk Devleti’nin başka dinlere olan saygısızlığını ve tepkisini göstermektedir. Bölgede barışın, huzurun ve istikrarın devam etmesinin arzulandığı bu günde, Türk Devleti’nin yıllardır farklı dil, din ve kültürle huzur, barış içerinde yaşayan halkları hedef alması bu duruma olan tahammülsüzlüğü ve acizliğini göstermektedir. Bu nedenle saldırı tüm halklar ve tüm inançlara yapılan bir saldırı olarak Erdoğan’ın hakikatini ve başka dili, dini, kültürü ve halkı kabul etmeyen gerçek yüzünü göstermektedir.

Tüm halkları hedef alan faşizme karşı, Küdistan ve Ortadoğu halkarı için mücadele veren, muazzam bir direniş gösteren, demokratik bir sistemde eşit yaşayan HPG ve YJA STAR gerilalarının yaptığı eylemler Türk Devleti’ne karşı büyük bir darbe oldu ve Türk Devleti artık büyük bir yenilgi yaşamaktadır. Türk Devleti geriladan aldığı darbeler ve Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, siyasal boyutta yaşadığı krizden dolayı Rojava’ya saldırmaktadır. Türk Devleti geriladan aldığı darbelerden dolayı halkına kendini affettirmek için saldırılar yapmaktadır. Şunu herkes iyi biliyor ki: Erdoğan’ın siyaseti asimilasyon, soykırım ve katliam siyaseti olmakla beraber, tek dili, tek bayrağı, tek milleti kabul eden siyasettir. Bu nedenle bu siyasete karşı gösterilen direniş her zaman kazanacaktır. Çünkü bu özgür fikrin sahipleri bu saldırıları boşa çıkarmak için amansız bir mücadele ve direniş sergilemektedirler. İrade, moral, motivasyon, inanç gücü olduğu için bu saldırıların amacına ulaşmasına asla izin verilmeyecektir.

Asıl önemli olan diğer bir mesele de bu saldırların tam da Kuzey ve Doğu Suriye’de en stratejik ve önemli bir adım olan Toplumsal Sözleşme imzalandığı dönemde gerçekleşmesidir. 12 yıldır binlerce şehidin kanı ile verilen mücadele, elde edilen başarılar, kadın ve gençlerin öncülüğünde devrimin büyüterek, ilerleterek, enternasyonel bir devrim haline gelmesini kabul etmeyen Türk Devleti ve Kapitalist Modernist güçler bu devrimin zafere ulaşmasını istememektedirler. Bahsettiğimiz güçler burada gerçekleşen Demokratik Ulus projesini ve onurlu bir şekilde yaşamını devam ettiren halkları kabul etmeyip bu sistemin gerçeklemesini istememektedirler. Soykırım, katliam ve savaş politikalarına karşı bir alternatif olan Demokratik Ulus projesinin Rojava, Ortadoğu ve tüm dünyada özgür toplum, özgür birey yarattığı, insan ve ahlak değerini geliştirdiği için Kapitalist güçler ve Türkiye bu projeyi kendileri için bir tehlike olarak görmektedir. Katliam, soykırım, savaş üzerine kurdukları tarihleri ile Türk Devleti bugün sallantıda olan iktidarı için bunu bir tehdir olarak nitelendirmektedirler. İmzalanan Toplumsal Sözleşme Özgür insanı ve halkı ortadan kaldırmak isteyen, toplumu tasfiye etmek isteyen güçlere karşı en hakiki, en doğru cevap olmaktadır.

Devrimin ilk yıllarından itibaren halkımız nasıl ki büyük bir azim, irade, bağlılık ve kararlılıkla devrimi sahiplenerek daha da güçlenmesi için mücadele vermişlerse, bugünde şehitlerin kanı ile gerçekleşen devrimize karşı yapılan saldırılarda Türk Devleti’nin faşizmine, soykırım amacına karşı da beraber direnmeliyiz. Bununla beraber demografik değişimi amaçlayan yüzyıllardır bunun hayali ile yaşayan Türk Devleti’nin saldırıları halkımızın öz savunma gücü, direnişi, mücadelesi, tüm kurumlarına,devrimine, şehitlerine sahip çıkmasıyla yenilgiye uğratılacaktır.

Son olarak belirtmek istiyorum ki Rojava- Kuzey ve Doğu Suriye devrimi ilk yıllarında nasıl ki büyük bir kararlılık, umut ve özgür bir düşünce ile başladığında halkımızın gösterdiği bu kararlılık elbette bizlere büyük bir güç moral ve motivasyon kaynağı oluşturdu. Erdoğan bizleri yokedemez, katliamdan kırımdan geçiremez. Bizler bu toprakların sahipleriyiz, bizler özgür düşünceye sahibiz, bizler ideoloji ve fikir sahibiyiz. Devrimin korunması için binlerce yoldaşımızı şehit verdik ve bu uğurda yüzlerce yoldaşımız yaralandı ve organlarını kaybederek gazilik mertebesine ulaştı, bizler de bu ruhla Türk Devleti’nin saldırılarına karşı sonuna kadar direnecek, halkımızı koruyacağız. Asla ve asla intikam yolundan geri dönmeyeceğiz. Halkımızı, tesislerimizi, sivil alanları hedef alan düşmandan mutlaka intikam alacağız. Bu saldırılar cevapsız kalmamakla beraber, saldırıyı başladıkları an onlar için pişmanlık anı olacaktır. Çünkü bizler bu toprakların sahibiyiz, başını asla öne eğmeyen halka sahibiz, bu nedenle bizler de başımızı asla eğmeyip şehit düşen halkımız intikamını alacağız.